Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca onu kara çamurlu bir pınarda batıyor gördü. Onun yanında da bir kavim buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn! Onları istersen azaplandırabilirsin yahut onlara güzel muamelede de bulunabilirsin.''
الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة
Sonunda, güneşin battığı yere varınca, kara balçıklı bir suda batıyor buldu, Orada da bir kavim buldu. Ona dedik ki: Ey Zülkarneyn! Onları ister cezalandır, ister iyi davran.
الترجمة التركية - شعبان بريتش
Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.
الترجمة التركية - مجمع الملك فهد
Yeryüzünde ilerlemeye devam etti. Güneşin battığı yere ulaştığında güneşi sanki kara çamurlu sıcak bir pınarda batıyor gördü. Güneşin battığı yerde kâfir bir toplulukla karşılaştı. Ona seçenek sunarak şöyle dedik: "Ey Zülkarneyn! Öldürerek ya da başka bir şekilde onları azaplandırırsın ya da onlara ihsanda bulunursun."
الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَغۡرِبَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَغۡرُبُ فِي عَيۡنٍ حَمِئَةٖ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوۡمٗاۖ قُلۡنَا يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِمَّآ أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّآ أَن تَتَّخِذَ فِيهِمۡ حُسۡنٗا
Nihayet günesin battigi yere vardigi zaman, günesi, (sanki) kara bir balçikta batiyor buldu. Bir de bunun yaninda bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onlari ya cezalandirirsin veya onlarin hakkinda iyi davranirsin."
Turkish - Turkish translation
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَغۡرِبَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَغۡرُبُ فِي عَيۡنٍ حَمِئَةٖ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوۡمٗاۖ قُلۡنَا يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِمَّآ أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّآ أَن تَتَّخِذَ فِيهِمۡ حُسۡنٗا
Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik.
Diyanet Isleri - Turkish translation